Mücevher sektörüne ilk olarak 1978 yılında aile şirketimizde adım attım. O dönemde ailem de sektöre yeni başlamıştı fakat genel olarak mücevher sektörü de bu kadar gelişmiş değildi. Mücevhere olan ilgim çevremin de etkisiyle küçük yaşlarda başladığı için okul çıkışlarında şirketimize gider ve ilerde sektörün en iyilerinden biri olma hayaliyle çalışırdım. O yıllarda etrafımızda olan büyük pırlanta kuyumculara imrenerek bakardım ayrıca genelde ‘altının tozu bile paradır’ algısı olduğu için eleman çalıştırılmaması dikkatimi çekerdi.
Biz de şirketimizi büyütmek ve hedeflerimizi gerçekleştirmek için hep birlikte canla başla çalıştık, fakat mağazadaki stokların giriş ve çıkışlarını kontrol altına alacak tecrübemiz çok fazla yoktu. Firmaların omurgası olan ekibi oluşturabilmek için alt yapının sağlam ve envanterin sağlıklı olması gerekiyordu, o dönemde yeni kullanılmaya başlayan bilgisayar teknolojisinin yardımı ve titiz bir çalışmayla sistemimizi kurdum.
Ekip çalışmasını önemsemeden hareket eden firmaların diğerlerine ayak uyduramayıp geride kaldığını görmek, kurumsal ilerlemenin ve ekip çalışmasının önemini zaman içerisinde bir kez daha göstermiş oldu. Kurulan alt yapının sağlamlığı ise hedeflerimizi hayata geçirme ve mağazalaşma noktasında bizi teşvik etti. 2007 yılında ilk ‘Lizay’ mağazasını açarak markalaşma yolundaki ilk adımı atmış oldum.
Bugün ise Türkiye’nin birçok ilinde mağazalarımızın bulunmasının dışında ülke genelinde 250 satış noktamızın olması ve ulusal marka olma yolunda attığımız adımlar kişinin hayallerinin peşinden istikrarlı bir şekilde gitmesinin sonucunu gösteriyor.
